Adem Olan Anlar

Daha önceden iki bira içmemiş olsaydı, vurdumduymazlığından kaftan yapar, yerlere sürte sürte öyle bir mağrur yürürdü ki. MAĞRUR... Ama alkolle gelen bilinç bunalımı kaftanını yırtıp, yararsız bir serhoş olduramadi da, mülayim bir keşiş oldurdu oldura oldura. Halbuki başkalarına bulaşmasın, ve başkaları da ona bulaşmasın diye görünmezlik pelerinini giymişti bu gece.


Böyle bir pelerinin varlığı şüphe götürmez. "Kimse dokunmasın bana, mümkünse kimse görmesin beni" diye taleb ettiğinde insanoğlu, yaydığı kimyadan ya da ağzıyla yüzüyle yaymaktan çekinmediği suratsızlığından - ağzına yüzüne senin denir ya - görünmezliği başarır.

Tam da yanına oturunca kadın adamın, istediği kadar görmezden gel... Ağlamasaydı iyiydi bir nevi... Bütün barın umarsızca baktığı ve arkasından donuk gözlerle kısık kısık konuştuğu o dakikalarda bir of çekip birasından bi yudum daha aldı. Henüz zamanı değildi vurdumduymazlığını bozmasının, tadına varmalıydı kafasını 45 derece kaldırdığında gördüğü basket maçından portan komedinin. Ne kadar komikti... Hatırlayabilseydi keşke komik olan şeyi. Hatırlayamaması da komikti. Gülmemeliydi... Gülmemeliydi dedikçe içinden, daha da gülümsedi dışından... Sonra...

Bütün palyaçolar uzaklaşırken basket maçından, birileri inatla Ayseli çağırıyordu.

Ey Ayseel, geldiysen bir işaret veer! Tam da bu anda barmenin köpeği havlamaz mı?
Ey Ayseel geldiysen bir ses veer! Boğazına kaçan biranın damlasıyla öksürmez mi o anda?
Ey Ayseel geldiysen üç kere vuur! GÜM GÜM GÜÜÜM.

Bittim sandın değil mi? Sona gider gibi bittim sandın, sondum sandın? 
Ben ki kanser günlerinde aşk, 
Arkanda kalmış bir yarın, aslında kararın. 
Aynadaki aksin, sen de solun ben de sağın... 
Saklambaç oynamıyoruz be oğlum. Bırak artık saklanmayı... 
Görenler sobeleyeli saatli maarif takvimlerindeki kız isimleri cahile'ye, 
Erkek isimleri cehalet'e döndü... 
Sen ne diyorsun? GÜM GÜM GÜÜÜM, 
Geldim...

Adam: Aysel git başımdan allasen! Hem bu külleri de kim yaktı?

Zeki Müren'den gelsin o zaman!!!

Gülün adını değiştirsen, kokusu değişir mi Echair?
Adam: Aysel git başımdan allasen.
Bir gün deyip geçme Echair. İnsan bir günde bile alışıyormuş değil mi?
Adam: Değil Aysel değil. Geldiğin yere geri dön. Üç kere toz-ol toz-ol toz-ol...

Say something I'm giving upon you... 

başlamaz mı?

***

Adam: İyi misin?
Kadın: İyiyim sağol. Peçete verebilir misin?
Adam: ...
Kadın: Çok ciddi olmadığını sanıyordum. Bu üçüncü barım. Her birinde 2 bira içip çıkıyorum. Başka yere çıksam sanırım ikimiz için de daha iyi olacak dediğinde ciddi olmadığını sanıyordum. Offf.
Adam: ...
Kadın: Gerçi hala yanımda kalıyor. Sabah erkenden çıkıp akşam geç saatte dönüyor. Dün geldi ve ne zaman evden ayrılmasının uygun olduğunu sordu. Ben de istediğin vakit gidebilirsin dedim. Yarın çıkıp bir yer bulana kadar otelde kalacakmış. Kızarmış turşu alabilir miyim? Yok mu? Güneyin en çok kızarmış bamyasını özlüyorum. Patates alayım o zaman. Acıktım.
Adam: Sen de mi güneylisin? Gerçi pek güneyli sayılmam, orada birkaç sene yaşamış olmam güneyli yapmıyor beni değil mi?
Kadın: Aslen nerelisin?
Adam: Bir Amerikalı olmaktan çok uzağım yani? Şaka yapıyorum.
Kadın: Nerelisin?
Adam: Dünyalıyım ben. Bak bi ortak noktamız çıktı.
Kadın: Umarım asılmıyorsundur, asılmak için yanlış bir gün seçtin!
Adam: Asılmaktan çok uzağım. Başından beri sana siz diye sesleniyorum, fakat ingilizce bunu anlamanıza yardımcı olamıyor. Yani sandığın kadar samimi davranmıyorum sana? Aslında size diyorum şu anda.
Kadın: E nerelisin?
Adam: Tahmin et o zaman.
Kadın: Ortadoğulu... İran mı?
Adam: O zaman İranlıyım. Önce dünyalıydım, şimdi de İranlıyım.
Kadın: Neyse... Hotelde kalmak istediğini söylemiştim. Ben de yer bulana kadar kalabileceğini söyledim. Nedir bu acele? Kime nereye yetişmeye çalışıyor ki? Tam bir haftadır aynı evde kalan iki yabancı gibiyiz. Bir şeyler canımı acıtıyor, ama hala tam olarak ne olduğunu anlamadım. Uzun zamandır düşünmüyordum hiçbir şey, şimdi uyuyamıyorum da... İsmin ne?
Adam: Percy.
Kadın: İrandan Percy. Hoş. Girdiğim her mekandan çıkasım geliyor. Daha önceden girmediğim barları keşfettim bu son iki günde.
Adam: Boşver ya. Bence o seni terk etmeseydi, bir sebeb bulup sen ondan uzaklaşmak isteyecektin. Hareketleri rahatsız edecekti seni. Belki de bu işi onun gerçekleştirmiş olmasıdır seni rahatsız eden.
Kadın: Inception filmini izledin mi? X-mendeki Magneto'da en favori karakterimdir.
Kadın: Kesin kapı köşelerine kafe duvarlarına yapıştırırdın değil mi?
Adam: Neyi?
Kadın: Nasılsınlarını...
Adam: Anlamadım.
Kadın: Anlamamış olman tehlikeye daha yakın olduğunu gösteriyor. Sen de Magneto ol.
Adam: Benim favori karakterim Rogue. Eş değer olarak Peter Petrelli ve Copy Ninja Kakashi.
Kadın: Başkalarına benzedikçe kendin olmayı unutursun. Karakterli biri olmak istediğini düşündüm.
Adam: Kurguyla gerçeği karıştırıyorsun sanki. Çok karakterli bir karakterim var diyelim. Bu sayede hangi karakter lazımsa, onun gibi oluyorum. Daha iyi misin şimdi?
Kadın: Ne önemi var ki? İyi olmuşum ya da olmamışım. Az önce tanıdın beni...
Adam: Ben Good People organizasyonuna üye bir keşişim. Bir nevi işimi yapıyorum diyelim. Yardım istiyor gibiydin, ben de etmek istedim. İki saat önce gelmiş olsaydın, kendimde sana nasılsın diye soracak gücü bulamazdım. Biram bittiği için gitmem lazım. Hem uzun zamandır görmediğim biri beni çağırıyor. Ya da bilmeden ben onu çağırdım. Uzun hikaye... Dediğim gibi... Bi düşün bakalım... Belki de sadece insan tanımaktır altı üstü... İnsan tanıdım, ve çıktı gitti... Tanıdım demek için yani... Tanı, ve sıradaki...Bunu unutma... İyi geceler...
Kadın: Kadınların en büyük silahlarıdır göz yaşları. Bir kuzenim söylemişti bunu... Sen de bunu unutma...


***



Yorumlar

Popüler Yayınlar