914 E. Brady
Aslında öncelikle Las Vegas gezisinden bahsedecektim, fakat kaldığım yerde yaşanılan olaylardan dolayı önceliği buna vermem gerekti.
Aralık sonundan beri 914 E.Brady'de, iki katlı evin ilk katında, birbirinden ilginç ve farklı insanlarla aynı evde kalıyorum. Bu kadar kısa zamanda insanlarla yakınlaşabileceğimi bilmezdim, ama insan aynı evde kalınca ister istemez yakınlaşıyormuş.
1. Frenzi: 1.5 seneliğine Fransadaki işyerinin kararı üzerine staj amaçlı Milwaukee'ye gelmiş. Benim geldiğimde yaşadığım şeylerin aşağı yukarı benzerlerini bundan 1 sene önce yaşamış. Arkadaşları Moby'e benzediğinden Moby diye çağırıyorlar. İçki ile arası pek iyi sayılmaz: Bara gittiğimiz bir akşam ben erken ayrıldım, bu aşırı içtiği için Milwaukee soğuklarında içkili bisiklet kullanayım derken yeri boylamış ve anlattığına göre o sarhoşlukla bir süre karın üstünde uyuklamış.
2. Arazyan: Annesi Ankaralı, babası ortadoğu asıllı İngiltere doğumlu, kendisi aslen nereli halen anlamış değilim. Çatı katında kalıyor. Annesi Ankaralı fakat kendisi hiç Türkçe bilmediği gibi, Türkiye'de bulunmamış. 37 yaşına girerken tanışmak nasip oldu Arazyanla, fakat 27 yaşına giriyor gibi bir hali vardı gerek etrafındaki insanlarla gerekse elindeki Jim Beam şişesiyle. O akşamı olabildiğince unutmaya çalışıyorum. O kadar çok içkiyi karıştırdım ki, hayatımda ilk defa içkiden şuurumu kaybettim sanırım. Yatağa nasıl geldiğimi hatırlamıyorum o akşam...
3. Endimarko: Bana teklif edilen büyük odaya, kapısının olup olmamasını dinlemeyip geçen arkadaş bu. Amerikalı fakat bilinen Amerikalılara pek de benzemiyor. Expatslara yakınlığı daha önceden birlikte olduğu İranlı kız arkadaşına dayanıyor. Maalesef o hikayenin sonu pek de iyi olmamış. Anlattığına göre klasik bir "farklı dünyaların insanları" çıkmazına kurban gitmiş birliktelikleri.
4. Erin: Evin en yenisi ve en genci. Üniversite son sınıf öğrencisi. İstatistiğimin iyi olduğunu söylediğim günden beri ne zaman görse istatistik dersinden bir şeyler soruyor. Konu açıldığı için dert etmiyorum tabi. Bazı bazı eve iş getirmiş gibi hissetmiyor da değilim.
5. Lin: Benim katta kalan 50 yaşlarındaki evli iş adamı. Sanırım işi gereği sık sık şehir dışına gidip geliyor. Bir hafta var bir hafta yok gibi. Ailesi (eşi) başka bir Wisconsin şehrinde ikamet etmekte.
6. Ritchie: Daha önceden anlatmıştım. 61 yaşında olduğunu duymuştum fakat daha yaşlı gösteriyor. Amca genelde evde oluyor, evin ufak tefek işleri ile uğraşıyor. Son bir aydır pek iyi görünmüyordu. Özellikle bazen bakışlarında bir sıkıntı var gibi... Bakıyor da bakmıyor gibi... Ritchie bağımsızlığın 60lı yaşlardaki hali... Benden birkaç defa marketten bir şeyler almamı istemişti, meyve sebze ya da içecek gibi...
Geçen hafta da bir işi için telefonumu istedi. Smartphonelarla pek arası olmadığını keşfedip yardımcı oldum. Açıkçası aradığı call centerdaki elemanla da arası yok gibiydi. 1 saat süren konuşmamın sonunda işlerini hallettiğime ilginç bir şekilde çok mutlu olmuştu. Yaşlıları mutlu etmek bu kadar basit.
Geçen hafta bir gün Frenzi ile birlikte Ritchie'yi kendi odasında yerde bulduk. Durumu pek iyi değildi. Ev sahibinden öğrendiğimize göre, o da 2 kere onu o şekilde bulmuş evde son iki haftadır. Yaşlılıktır deyip geçtim, ciddiye almadım pek.
Dün eve geldiğimde tuvaletin önünde yerdeydi yine. Şuurunu kaybetmiş ve konuşamıyordu. Panikledim bir anda. Kendimce yerden kaldırmaya çalıştım, fakat sonra tehlikeli bir şey yaparım diye korkup yukarı kata çıkıp yardımcı olacak birine baktım. Saat 6-7 arası evde kimse olmuyor. Ev sahibini arayıp yardımcı olmasını istedim mecburen. Hayatımda ilk defa bu şekilde, pek de tanımadığım biri için ambulans çağırdım. Böyle bir durumda yaşlıların daha yardımcı olmasını beklersin kendi sağlıkları için, fakat Ritchie daha da inat edip gelen görevlilere iş çıkardı. Şuurunun kaybetmiş olmasından da olabilir bu durum. Şekerden şüphelendikleri için test yapıp hastaneye kaldırdılar Ritchie'yi. Akşamına ev sahibi aradı beni: Şekeri varmış, ve insülin alması gerekiyormuş. Yanı sıra, belki de şekerden dolayı, inme inmiş vücuduna. Birkaç gün hastanede kalması gerekiyormuş.
Ambulansa geçirildikten sonra ev sahibi ile kısa süreli konuştuk. Hafta içi gelip Ritchie ile konuştuğunda, parasal nedenlerle doktora gitmeyi reddetmiş. İşi gereği sık sık Güney Amerikaya gittiği için, orda daha ucuz olacağından, Güney Amerikadan ilaç getirebileceğini söylemiş ev sahibi.
Bunları anlatarak nereye varmaya çalışıyorum ben de bilmiyorum: sadece şu birkaç söz öbeği derdimi belki anlatabilir:
Aralık sonundan beri 914 E.Brady'de, iki katlı evin ilk katında, birbirinden ilginç ve farklı insanlarla aynı evde kalıyorum. Bu kadar kısa zamanda insanlarla yakınlaşabileceğimi bilmezdim, ama insan aynı evde kalınca ister istemez yakınlaşıyormuş.
1. Frenzi: 1.5 seneliğine Fransadaki işyerinin kararı üzerine staj amaçlı Milwaukee'ye gelmiş. Benim geldiğimde yaşadığım şeylerin aşağı yukarı benzerlerini bundan 1 sene önce yaşamış. Arkadaşları Moby'e benzediğinden Moby diye çağırıyorlar. İçki ile arası pek iyi sayılmaz: Bara gittiğimiz bir akşam ben erken ayrıldım, bu aşırı içtiği için Milwaukee soğuklarında içkili bisiklet kullanayım derken yeri boylamış ve anlattığına göre o sarhoşlukla bir süre karın üstünde uyuklamış.
2. Arazyan: Annesi Ankaralı, babası ortadoğu asıllı İngiltere doğumlu, kendisi aslen nereli halen anlamış değilim. Çatı katında kalıyor. Annesi Ankaralı fakat kendisi hiç Türkçe bilmediği gibi, Türkiye'de bulunmamış. 37 yaşına girerken tanışmak nasip oldu Arazyanla, fakat 27 yaşına giriyor gibi bir hali vardı gerek etrafındaki insanlarla gerekse elindeki Jim Beam şişesiyle. O akşamı olabildiğince unutmaya çalışıyorum. O kadar çok içkiyi karıştırdım ki, hayatımda ilk defa içkiden şuurumu kaybettim sanırım. Yatağa nasıl geldiğimi hatırlamıyorum o akşam...
3. Endimarko: Bana teklif edilen büyük odaya, kapısının olup olmamasını dinlemeyip geçen arkadaş bu. Amerikalı fakat bilinen Amerikalılara pek de benzemiyor. Expatslara yakınlığı daha önceden birlikte olduğu İranlı kız arkadaşına dayanıyor. Maalesef o hikayenin sonu pek de iyi olmamış. Anlattığına göre klasik bir "farklı dünyaların insanları" çıkmazına kurban gitmiş birliktelikleri.
4. Erin: Evin en yenisi ve en genci. Üniversite son sınıf öğrencisi. İstatistiğimin iyi olduğunu söylediğim günden beri ne zaman görse istatistik dersinden bir şeyler soruyor. Konu açıldığı için dert etmiyorum tabi. Bazı bazı eve iş getirmiş gibi hissetmiyor da değilim.
5. Lin: Benim katta kalan 50 yaşlarındaki evli iş adamı. Sanırım işi gereği sık sık şehir dışına gidip geliyor. Bir hafta var bir hafta yok gibi. Ailesi (eşi) başka bir Wisconsin şehrinde ikamet etmekte.
6. Ritchie: Daha önceden anlatmıştım. 61 yaşında olduğunu duymuştum fakat daha yaşlı gösteriyor. Amca genelde evde oluyor, evin ufak tefek işleri ile uğraşıyor. Son bir aydır pek iyi görünmüyordu. Özellikle bazen bakışlarında bir sıkıntı var gibi... Bakıyor da bakmıyor gibi... Ritchie bağımsızlığın 60lı yaşlardaki hali... Benden birkaç defa marketten bir şeyler almamı istemişti, meyve sebze ya da içecek gibi...
Geçen hafta da bir işi için telefonumu istedi. Smartphonelarla pek arası olmadığını keşfedip yardımcı oldum. Açıkçası aradığı call centerdaki elemanla da arası yok gibiydi. 1 saat süren konuşmamın sonunda işlerini hallettiğime ilginç bir şekilde çok mutlu olmuştu. Yaşlıları mutlu etmek bu kadar basit.
Geçen hafta bir gün Frenzi ile birlikte Ritchie'yi kendi odasında yerde bulduk. Durumu pek iyi değildi. Ev sahibinden öğrendiğimize göre, o da 2 kere onu o şekilde bulmuş evde son iki haftadır. Yaşlılıktır deyip geçtim, ciddiye almadım pek.
Dün eve geldiğimde tuvaletin önünde yerdeydi yine. Şuurunu kaybetmiş ve konuşamıyordu. Panikledim bir anda. Kendimce yerden kaldırmaya çalıştım, fakat sonra tehlikeli bir şey yaparım diye korkup yukarı kata çıkıp yardımcı olacak birine baktım. Saat 6-7 arası evde kimse olmuyor. Ev sahibini arayıp yardımcı olmasını istedim mecburen. Hayatımda ilk defa bu şekilde, pek de tanımadığım biri için ambulans çağırdım. Böyle bir durumda yaşlıların daha yardımcı olmasını beklersin kendi sağlıkları için, fakat Ritchie daha da inat edip gelen görevlilere iş çıkardı. Şuurunun kaybetmiş olmasından da olabilir bu durum. Şekerden şüphelendikleri için test yapıp hastaneye kaldırdılar Ritchie'yi. Akşamına ev sahibi aradı beni: Şekeri varmış, ve insülin alması gerekiyormuş. Yanı sıra, belki de şekerden dolayı, inme inmiş vücuduna. Birkaç gün hastanede kalması gerekiyormuş.
Ambulansa geçirildikten sonra ev sahibi ile kısa süreli konuştuk. Hafta içi gelip Ritchie ile konuştuğunda, parasal nedenlerle doktora gitmeyi reddetmiş. İşi gereği sık sık Güney Amerikaya gittiği için, orda daha ucuz olacağından, Güney Amerikadan ilaç getirebileceğini söylemiş ev sahibi.
Bunları anlatarak nereye varmaya çalışıyorum ben de bilmiyorum: sadece şu birkaç söz öbeği derdimi belki anlatabilir:
- Obamacare (medicare)
- Gerçekten buna ihtiyacı olan insanlar
- Bu konu her açıldığında, "bizim vergilerimizle ayakta durabiliyorsunuz" diyen insanlar
- Bu konu her açıldığında, "başkaları için neden vergi ödemek zorundayım ki" diyen insanlar
- Humanitarianism ve cooperativeness
- Independence and individualism denen o illet
- THE UNITED STATES OF AMERICA (Bilerek büyük harfle)
- Survival
Yorumlar
Yorum Gönder