Mr. Nobody
"Arkadasligini hak etmedigimi mi dusunuyorsun?"
Alintiladigima gore, benim tarafimdan degil de, baskasi tarafindan, bir yaz gecesi istanbul bogazindan gecmekte olan bir gemide tuvalet siralasi bekleyenlerden birine soylenmistir bu soru cumlesi. O zamanlar ne kendim hakkimda ne dunya hakkinda pek de bir sey bilmedigimden, once bu soru cumlesine, sonra da bunu soyleyene gulerek bakmistim... Halbuki gel zaman git zaman, komiktir, bu cumlenin aynisini soylemek istedigim insanlarla da karsilastim... Kaderin cilvesi, karmanin horekesi...
Avrupa Yakasinin bolumlerinden birinde Fatos eski esiyle televizyon izliyor; onlerindeki sehpanin ustu suzme abur cuburla dolu. Bu sirada evlerinin zilleri caliyor; fatos kapiyi aciyor; gelen civardaki restoranin ciragi... Kari koca cirakla konusmaya basliyorlar... Yemek yemekten. film izlemeyi cok sevdiklerinden, ve is olarak da bir gazetede film elestirmenligi yaptiklarindan bahsediyor...
Odadaki sehpanin ustunde bir sise, sisenin icinde bira, biranin icinde --- yandi bitmis kul olmus --- Az otedeki yemek masasinin ustunde yogurtlu kereviz salatasi ve bir elektrikli testereye ihtiyaci oldugunu haykiran ve kendini lokum sanan bir sey... Sehpanin ve az otedeki masanin tasfirinden de anlasilacagi gibi, film elestirmenligine kalkisiyorum... Ben ve... sadece ben iste... baska kimse yok hali hazirda...
Erik Satie'den araya Je te veux girdi... La la laaaa.... Neyse... FOCUS!
Bugun elestirmenligini yapacagim filmin adi Mr. Nobody... Izlemeyenler icin, bu girdi tabiki haylazlik (spoiler) icerir. AMA daha once, tipki Mr. Nobody gibi Kafa Karistiran Filmlere deyinmekte fayda var (mi gercekten?: gizli soru cumlesi)...
Bir itirafta bulunayim. Ben bu halimi, yani yazarlik halimi Siyahtan aldim... Siyah kim la? Birinin gozlerine kadar islemis olan irisin karasindan bahsediyorum tabiki... Siyah once bir varlikti, sonra kendi varligini koruyamadigindan, kendini baska bir varligin irisine hapsetti... Siyahin hazin sonu... Ve yeni varlikla baslayan kendi devrimim... Hooo (noktali o)? FOCUS!
Iste ilk On (I solemnly swear I have to refer this to YouTube, and then to WatchMojo):
1. Usual Suspects: 1 kere izledim...
2. Open your eyes-Vanilla Sky: Orijinalini izlemedim.
3. Jacob's Ladder: Izlemedim
4. Mulholland Drive: Iki kere izledim ve hala tam anlamis degilim bu filmi...
5. Fight Club: Bir kere izledim, fakat bir daha izlemekte fayda var... "Cok ilginc bir anda girdin hayatima"... Edward Norton'in boyle bir sozunu hatirliyorum film sonuna dogru...
6. Inception: 2-3 kere izledim, ve bir daha izleyebilirim sirf ustune muhabbet dondureyim diye...
7. Donnie Darko: Millenyumun ilk on senesinde en sevdigim filmdir bu... Jake Gylenhall'in psycho halleri, ailesi ile olan komik muhabbetleri hosuma gitmisti. Soundtrack'ini (Gary Jules - Mad World) de o yillarda severek dinlemisimdir sik sik... Klibi de guzeldir hatta. Beyaz bu sarkiyi cok sevdigimi bilirdi...
8. The Sixth Sense: Ilginc gelecek ama biz bu filmi bir gece vakti ailece sinemada izledik... Ve bu kadar guzel olabilecegine dair hicbir fikrimiz olmadan gitmistik... Tabi sinema biletlerinin ucretsiz olmasinda da bir etki vardir bu begenimizde... Ah babamin musterileri... Ve bu filme daha sonra liseden arkadaslarla bir arkadasin bilgisayarinda izlemistik... Bu filmle birlikte aklime nedense arkadasin annesinin yaptigi tavuk kavurma geliyor...
9. Primer: Izlemedim...
10. Memento: Universite yillarimda sanki MDSde izledim ben bunu. Bir zamanlar Bogazicinde MDS vardi... Dans gosterileri, ve hazirlik calismalarinin tamami burada yapilirdi... Sonra sevgili Rektorumuz yiktirdi bunu... Sikayetci degilim tabii...
Takdire sayan diger filmler: Prestige-Twelve Monkeys-Shutter Island-
Biram bittiiii!
Ve bende su anda, Jim Carrey'nin su klibindeki (link: https://www.youtube.com/watch?v=jFnqQbtHeDE) 3. dakikasinin 5. saniyesinde sergiledigi ifade var... Bir bira daha varmis, OH BEE!
Simdi gelelim Mr. Nobody'e...
Bu filmin sonunu "ne yaparsan bos"a esitlersek, film de Donnie Darko'ya sagdan yakinsar... Film nedense Donnie Darko'yu hatirlatti... Malesef filmin sonu Donnie Darko'da etkilendigim gibi etkilemedi beni... Ozellikle sonunda Nemo'nun ne annesini ne de babasini secmemesinin onu yine de Anna'ya ulastiracagina inanamadim... Keske orada bitirselermis dedim hatta: ki belirsiz sonlari mutlu sonlara tercih ederim... Ayrica Anna ile olan son neden mutlu son olmali ki? Jean'in sucu ne diye sorarlar adama :)
Elestirmenler filmi String Teori'ye baglamis fakat fizikteki bilgi noksanligimdan, bu baglantiyi pek de anlayamadim. Bu filmi izleyen bir Fizikciye bunu sormak lazim... Arada atom alti parcaciklar hakkinda ufkumuz gelisir ...
Film insani hafiften yalana tesfik eder gibi gibi... Nemonun yasli haliyle, 2094 yilinda roportaj yapan adam, Nemo'nun hayatini anlamakta zorlaniyor, dogal olarak da biz izleyiciler de... Nemo olmusmu, kalmis mi, Anna ile evlenmis mi, yoksa Elise'le mi, ya da Jean'le mi evlenmis, anasinin mi yoksa babasinin mi pesinden gitmistir bilemez roportor. Nemo da roportorun sorusunu cevaplamayinca, ben direk "Nemo atiyor" diye bastim yaftayi... [Burada yalan ve hayatla alakali olan zamazingo teorimi bilmem kacinci kere tekrarliyorum].
1) "Oyle de mutlu olamazsin, boyle de" durumu: Filmde ilgimi ceken ilk fikir, karar vermesek ya da herhangi bir seyi secmesek, mutlu sonun daha olasi oldugunun dayatilmasi (y=1)... Yol ayrimlarinda, insan karar vermeden nasil devam edebilir ki? Bu durumda en akla yakin olani, insanin kendini paralayacagi durumlara, kendini sokmamasi olabilir. Yani onlarca secenekle dolu bir menuye bakmak yerine, en rahati sadece bir yemekten olusmus bir menunun bulundugu bir restorana girmek olabilir. Ayni anda ayni sehirde ayni sirketten ayni maasla almis oldugun iki farkli pozisyon icin edilen teklifle karsilasmak yerine, yani matematiksel olarak (maddi ve manevi) kazancinin ve zararinin esit oldugu bir durumda, insan kendisini tek bir secenekle karsilasmasina nasil musaade edebilir ki? Boyle bir sey dusuk olasilikli; fakat olasiliksiz da degil... Iki ise de ayni anda basvurmazsan, dogal olarak iki is teklifi almazsin! Mr. Nobody'nin bunu demeye calistigindan kesinlikle supheliyim :)
2) "Oyle de mutlu olursun, boyle de" durumu: Teoriden cikacak bir diger fikir ise, insanin secim yapmaya zorlandiginda, hangisini secersen sec, neticenin her halukarda kotu olacagi gercegidir (y=0). Nemo, anasini da secse, babasini da secse sonunda nallari dikiyor. Her ikisinin sonu da bir otekinden farkli olmadigindan, bu durumda, iki secenekli durumlarda, hangisini secersen sec, her ikisinde de kaybediyorsun. Fakat bu seceneklerin sonucunda bir fark yok (0=0). Yani, sen sonuclari tranform edersen, ya da etmeyi bilirsen, sectigin sonucu bir kazanc olarak gormeyi de basarirsin. Sonucta, sifirin ustel'ini alirsan, 1 elde edersin (e^0=1). Iste bu yuzden, secim yapmak gerektiginde, cok da dusunmeden birini sec gitsin...
Bu arada filmin muzikleri cok guzel. Favorim de sudur: https://www.youtube.com/watch?v=wICspVzlGZI
Isguzarligim yuzunden bir turlu bitmeyen Galiz Kahraman'dan da bir alintilama yapacaktim. O da bir dahaki sefere artik.
O zaman SeeYouIALB!
Yorumlar
Yorum Gönder