Buram Buram Umut
Değer verdiğin insanların hayatında,
İstediğin değeri bulamamak
Koyuyor insana.
Bir insanın hayatına
Gereğinden fazla girmekten
Daha beter bir şey yapamazdım
Ve yapamazdın da...
Fakat başkalarının rahatlıkla girmiş olduğu hayatına
Neden ben giremez oldum,
Anlamadım...
Keşke dışarıdan
Hareketlerinin nasıl gözlendiğini
Görebilseydin...
O hareketleri ilk defa görmüş olsaydım
Acıtmazdı canımı belki,
Fakat bu bir ilk değildi işte...
Zamanında bana da teklif etmişlerdi
O yüzük kardeşliğini
Ve bu sefer başkasına teklif edildi...
Rolümü iyi mi oynayamadım,
Yüzük bol mu geldi parmağıma,
Şahin gibi gözlerim mi yoktu
Kilometrelerce ötesini görebilen,
Ya da çok mu uzundu boyum da
Atıldım o yüzük kardeşliğinden?
Yoksa yüzük kardeşliği bana hiç teklif edilmedi de
Ben mi kendi kendime gelin güvey düğün dernek?
Keşke bilseydin ne zamanlar hangi hareketleri yaptığını?
Ben sadece hayatında olmak istedim:
Hayatının köşesinde,
Şehir merkezine uzak,
100 metrekarelik bir ev gibi durasım vardı,
Ne at koşturacak kadar büyük,
Ne de ufacik tefecik bir ögrenci dairesi...
Vazgeçmek istemedim.
Vazgeçtim Sezen Aksu'nun bir şarkısı olarak kalsın istedim...
İnsan vazgeçtikce ruhu daha da yalnızlaşıyormuş.
Son zamanlardaki vazgeçtiklerimden bunu anladım...
Yalnızlığıma doğru yol alırken,
Seni mintanımın cepkenine koyasım vardı...
Yaşanmamış hayatımızın çekilecek fotoğrafları olacaktı,
Gezip gezip sana hikayelerle
Masallarla gelecektim heyecanla anlatacağım...
Değişik insanlar tanıyacaktım
Belki uzağında belki yakınında.
Önce kendi gözümden anlatacaktım sana onları,
Sonra sana soracaktım nasıl gördüğünü...
Anlattığım her hikayede, her olayda, her insanda
Gözlerin daha da büyüyecekti.
Güneşi yerinden söküp
Gözlerine monte ettiklerine inanacaktım saf saf...
Öyleki, bu anlattığım her güzelliğe, her tuhaflığa,
Üç yaşındaki bir çocuğun edasıyla bakacaktı gözlerin...
Kara kara parlayacaklardı...
Tebessümün gözlerine uyumla dans edecekti,
Samimiyet akacaktı her lakırdından...
C'nin B'sini bulduğu gibi bulduğuma inanacaktım seni...
Sana baktıkça alfabenin ikinci harfi gelecekti aklıma,
Ve minibüse binip gitmeyecektin.
Ama o minibüse binmeyecektim...
Bundan sonra herkese senden bahsedecektim,
Ve anlayacaklardı,
Anlayana kadar anlatacaktım...
Binlerce yanyana fotoğraf çektirecektik
Dünyanın bir ucundan öbür ucuna kadar...
Genelde muzip muzip gülecektik o karelerde...
Gözümüzün altında biriken torbaların yoğunluğu
Bir fotoğraftan ötekine farkedilemeyecekti.
O kadar sık basacaktı katraja fotografımızı çeken...
Ve geçmişinin harabelerinde gezecektim adım adım...
Soluduğun hava ile anlamaya çalışacaktım seni...
Şimdiye kadar kalın surlarla çevirdiğin
O esrarengiz, o tanımsız, o belirsiz,
O belki kasvetli belki renkli geçmişteki kendini,
Her şeyden önce yalnız ölmeyecektik...
Güvenebileceğimiz,
Kafamızı omzuna yaslayabileceğimiz,
Bazen kızabileceğimiz,
Bazen gülebileceğimiz
Bir diğeri olacaktı yanımızda
O son ana kadar...
Ve Karenini sever gibi sevebilecektim seni...
Hayalleri - vardır - insanın
Yani özetle,
Bir insanın ne geçmişi ne de geleceği olamamak koyuyor insana...
Geçmişini yıllara yayılmış Ediler almış,
Geleceğin de birkaç seneye Büdülere kalmış.
Geçmişin olmak için çok geç,
Geleceğin olmaksa imkansız...
İşte bu yüzden:
Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi, beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin...
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orda beraber yaşarız
külümün içinde külün,
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak:
biri sen
biri de ben.
Ben daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım.
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
İçimden bir şey:
belki diyor.
Nazım Hikmet'e eşi Piraye tarafindan yazılmış
Yorumlar
Yorum Gönder