Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği III: Varolmayan Düşsel Gözlere

Son defa temalar:


Varoluş ve Hayat III
İnsanların iyilik yapmalarında onları yönlendiren iki temel unsur vardır: 1) duyguları, 2) karşılarından beklentileri ile şekillenmiş yatırım hesapları... Bu ikinci seçeneğe güç savaşları da diyebiliriz. Milan Kundera asıl iyiliğin senden güçsüz olana yönlendirdiğin olduğunu söylüyor, çünkü kişinin merhametine kalmıştır iyilik yapıp yapmaması. Fakat bu kendi içerisinde de bir çelişki barındırıyor. İnsan kendisinden güçsüze iyilik yapacaksa, bu iyiliğin özünü güç değerlendirmesinden aldığını göstermez mi? Başka bir deyişle, gerçek bir iyiliğin kendini göstermesi için insanın kendini bir diğerinden üstün görmesi şartı mı vardır? Görünen o ki yazar bunu bu şekilde bellimiş, ve belki de bu yüzden insanlığın en başından beri kaybettiğini kabul etmiş. Halbuki kaynağını 2den değil de 1den alan bir iyilik daha saf bir iyilik olamaz mı? İnsan sırf içinden geldi diye, ya da iyiliğini yönlendirdiği insana en saf duyguları besledi diye iyilikde bulunmaz mı? Şu var ki insanın var olduğu her karaparçasında, ardına taktığı bir beklentisi vardır. Yani, ne acı ki, saf duyguların dahi karşılık denilen geri ödeme beklentisi vardır. O zaman insan kime iyilik yapar, kimden iyilik bekler?

Gerek Aylak Adamın topluma olan bütün serzenişleri (eksi iki kişilik toplum isteği), gerek Kayra'nın anarşistliği, aileden, ülkeden, düzen diyeceğimiz her şeyden kaçısı, Milan Kundera'nın Es Muss Sein'ine örnek. Bütün bu Es Muss Seinlerdir varolmayı hafiflemesinden alıkoyan. Kitapta da Thomas ailesi ile bağlarını koparıyor, ilk evlendiği karısından ve çocuğundan kaçıyor. Bunların hepsi dıştan gelen Es Muss Seinlere başkaldırı iken, insan içten gelen Es Muss Seinlerle de karşılaşabiliyor ve belki de dışarıya yönlendirilen bütün başkaldırıları olur kılan içteki Es Muss Seinler oluyor: kendimiz için olmazsa olmaz dediklerimizin tümü, severek yaptığımız, kendimizi bulduğumuz şeyler... Dışarıya gösterdiğimiz bütün öfkelerimizin bütün üzüntülerimizin temeli de bunlardır. İçimizdeki kendi tanımızın başkası tarafından basitleştiriliyor olması, ya da doğru bulunmamasından dışarıya karşı geliyoruz.

Aşk, Kadınlar Erkekler III

Hepimiz öyle ya da böyle birilerinin ilgisine ihtiyaç duyarız, birilerinin bakışlarının üzerimizde olmasını isteriz. Milan Kundera buna göre dört insan profili çizmiş ne çeşit insanların ilgisini istediklerimize göre:

1) Sayısız Anonim Gözü: Birçok insan tarafından beğenilmek, takip edilmek isteyen insan profili. Belki de popüler olma merakıdır bu daha çok. Yazarlar, sanatçılar bu tip insanlar için örnek teşkil edebilir. Sanırım çevremde bu insan profiline girebilecek biri yok, ya da ben o kişiyi o şekilde tanımlamıyorum.

2) Sayısız Tanıdık Gözü: Bu insanlar için de populerlik merakı vardır, fakat ilk kategori gibi tanımadıkları insanlar tarafından popüler olmak değil de, çevresinde bir popülerlik ararlar. Parti düzenleyenler, her partiye, evente davet edilmek ve dahil olmak isteyenler, baba naberciler, 300-500cüler, ortama girdiğinde şaşalı giriş yapanlar bu gruba giriyor. Herkes biraz popüler olmak ister ama bazıları daha fazla ister. Bu gruba girebilecek birçok insan tanıyorum çevremde...

3) Sayılı Tanıdık Gözü: Bu insanlar da birkaç kişi tarafından ilgi göstermek isterler ve onların alakalarına kendilerini muhtaç hissederler. Herkes ile geçinenden çok kendi grubu olup hep o grupla takılanlar bu gruba girer. Sayıyı da sevdiklerine göre belirlerler. Milan Kundera bu gruptakilerin durumunun vahim olduğunu sevdiklerinin gözlerinin eninde sonunda kapanacağı gerçeğinden dolayı söylüyor.

4) Varolmayan Düşsel Göz: Bu gruptakiler hayatlarından çıkıp gitmiş insanların bir yerlerden onları hala izlediklerini varsayarak hareket ederler. İlgilerini bekledikleri bu kişiler belki de o kişinin hayatından çıktığı gibi belki de öteki tarafa çoktan yolcu olmuş da olabilirler. Bu durum bunu isteyen kişi için önemli değildir çünkü o kişinin düşünde varolmayan gözler varlıklarını devam ettirirler. Hikayede Franz, Sabina'nın bir yerlerde onu hala izlediğini, takip ettiiğini düşünerek, yerini yurdunu bırakıp, afrika'ya gidiyor. Sabina ile belkide 15 senedir görüşmüyorlardır, fakat Franz, başka biri ile birlikte olsa dahi, Sabinayı unutmamıştır. Afrika'ya gitme sebebi de Sabina'nın afrika'da olma ihtimali gibi basit bir şey değildir. Amaç Sabina'nın yeniden hayatına girmesi gibi kolay bir şey de değildir. Franz sadece Sabina için bir zamanlar tanımlanan Franzın hala aynı tanıma uymaya çalıştığını, kendince, evrende resminin çekildiğini varsayarak, göstermek istemektedir. Birkaç yıldır blog yazan birisi olarak, bu kategoriye girmem şaşılacak bir şey olmaz.  

Varolmayan düşsel gözlere içiyorum bu gece...



Yorumlar

Popüler Yayınlar