Until We Bleed
Nereden denk geldim bu şarkıya... Sadece sözlerine dönüp baktığımda, bir ergen ağıdı gibi, fakat üç seferdir dinliyorum, tınısından mıdır nedir?
Klipte geçen hikaye de Factory Girl filmindenmiş. Andy Warhol'un hayatı ile alakalı imiş. İzleyebilirsem, burada ona da değinirim bir ara.
Kinyas ve Kayra bitti. Geçmiş olsun. Okumayanlar için biraz spoiler içerir bundan sonrası:
Okurken aklımda kalmış bir sahne var. Deniz kenarında, çok uzaklarda bir yerlerde, bilinmeyen bir masada bir Kinyas var bir Kayra ve bir zenci. Kinyasın elinde bir tabanca, oyun oynar gibi tutuyor. Muhabbet ilerlerken Kinyas ayağa kalkıp durduk yere zenciyi öldürüyor. Hiçbir sebeb yok öldürmesinde, sadece o sırada aklına geliyor ve kalkıp öldürüyor. Şans bu ki, zencinin ne anası var ne babası... Ertesi sabah deniz kumunun altına gömüyorlar... Ne arayanı olur ne de sorunı...
Kinyas ve Kayra bunun gibi birçok anlam bulmakta güçlük çekeceğimiz aksiyonla dolu. Yeri geliyor tecavüz, yeri geliyor hırsızlık, seks sonrası sadizm... Bütün bu aksiyonlar anarşiyi betimlerken, karakterlerin zihinlerinde geçen fikirlerle de varoluşumuzu sorguluyoruz. İkinci kısım Karyanın yolu ile tavan yapıyor. Düşünmemi, iç sesimi durdurmak istediğim zamanlar ne yapacağımı bilemezdim, Kayra zihinsel ölümü seçiyor ve bunu adım adım izliyoruz. Kinyasın yolu ise günümüz toplumunda mutlu olmanın esas anahtarı: Kasmayın, yorulmayın düşüne düşüne... Varolan akıntının içine girip etrafımızda olup biten birçokları gibi yaşanması gerektiği gibi yaşa gitsin. Norm denilen şeyi tanımladıktan sonra yapman gereken şey kendini o norma yaklaştırman. Ailenden kopma, çevrendekilerle geçin, iş bul, para kazan, arkadaş edin, başkalarının hayatlarında etki yarat, aşık ol, evlen, sağlığını kıymetini bil, olabildiğince ölmeyeceğimde ve mutlu ol... Bu kadar basit işte... Kayranın yolunda içe yolculuk edip depresyona girerken, Kinyasın yolunda hayata geri dönüyoruz... Tabi bu kadar basite indirmemek lazım olay örgüsü ve fikir selini...
Bu gece son, biraz sonra... Bu kapıdan son kez çıkıp yine kendimi...
Harbiden bu gece bir şeylerin sonu... Adımım ileriye mi geriye mi kestiremiyorum... Bilinmeze daha çok...
Son akşam yemeğimi (The Last Supper) de yedim... Bildiğin marul, maydonoz ve yanında süt... İlginç bi kombine, deneyin siz de bayılacaksınız... Tabi evde kalan son bakliyat ve benzeri şeylerle aşure de yapabilirdim, fakat Noah'dan çok Jesus'un son gecesine bağlamak istedim... Sonuçta aramızdan birisi bana ihanet etti edecek... Birinin Yehuda olası var gibi...
"Sen de sahnene dönersin
Muzaffer ordular destanı yazarsın
Parmak uçlarınla
İzini kaybetmiş parmaklarım
Sana ağlasın
Ben senden göç ederim
dedi ve gece karanlığa gömüldü. Yılanların Öcünü bir kez daha izledik.
Sözde ben bir insan olmaya geldim"
Ben demedim, SİYAH dedi. Ben de o dedi diye söyledim...
Yorumlar
Yorum Gönder