Jalapenoya Alerjisi Olanlara Gelsin Bu


"And the dreams that you dreamed of
Dreams really do come true"


Kaç yıldır arıyorum şu Oz büyücüsünü... Bulsam edeceğim birkaç çift laf var ama... 

Aslında bugün hiçbir şey olmadı. Kalbimi kırabilecek sözleri duymadım. Birileri canımı yakacak hareketlerde de bulunmadı. Kıskanmadım. Yalnız da değildim. Eğlenmişimdir de belki bir dış gözlemciye göre; ki eğlence görecelidir. Sanırım biraz kahinim; geleceği gören gözlerime malum olmuştur belki de bazı şeyler... Dış gözlemci nereden bilsin gülerken görünmez hüznün alnıma silah dayadığını... Kış desem değil. Soğuktan kıçım dondu da kalbime tesir etmedi belki. Aksiyon: Yok. Göz - Söz: Değil... Hiçbir şey olmadı belki! Sorun da bu yaa. Hiçbir şey olmadı... Bir yerde bir eksik var. Sağlamasını da yaptım halbuki. Bir eksik var...Hadi bu paragrafı belki parantezine alalım, birkaç fazlalıktan kurtuluruz belki. Verim için buraya birkaç belki daha sipariş edebilirim belki. Belki etmeyedebilirim de...  

"As I was going up the stairs, I met a man who wasn't there. He wasn't there again today. [Deleted Part]"

Sakın haa... Ne gitmesi... Ezginin Günlüğü bir şarkısında da dediği gibi: Delisin! 

Bu sefer Amerika kıtasındayız. 6 kişinin emme basma tulumba tıkıştığı bir evde geçiyor olay. "Garson olup bahşişle paraya para demeyeceğiz" deriz ümidiyle gelinip tuvalet ve yatak temizlenmiş; ya da temizlenmemiş, ve bu yüzden işten atıldığımız günlerdi. Mutfaktaki jalapenonun nasıl oldu da buzdolabına girdiğini, o biberlerin alerjisi olan arkadaşın elinde nasıl cisimlendiğini ve trajikomik olayların nasıl ardı ardına sıralandığını hatırlamıyorum... Sanırım ev arkadaşım, cinsini bilmediği biberi akşama yapacağı tavuk sote için doğramaya kalkışmıştı, ve çığlığı basması bir oldu. Önce evde bulduğumuz kremi denedik tedavi olarak - Olmadı. Süt dolu bir leğene bastık ellerini - Olmadı. Çareyi en yakın eczaneye gitmekte bulduk. 10 kişi ortak olarak aldığımız arabanın anahtarı komün olarak yaşayan diğer 6 arkadaşın evindeydi - oraya gittik anahtarı almaya. Ve aldık da. Anahtarı alan arkadaş, alerjili kız arkadaşın elini arabanın pencerisinin bulduğu noktadan çekmeden kapısını kapatmaya çalıştı çaat diye. Kız ikinci defa çığlığı bastı doğal olarak. Arkadaş kızdaki acıdan korkmuş olmalı ki, gözleri doldu... Can yakmak bazen yakanın da canını içten içe yakar... Yola koyulduk... Ortak arabadan son zamanlarda eksik olmayan tuhaf ses daha da ürkütücü bir şekilde geldi... Biz önce sallamadık... Sonra etrafımızda motorcular belirdi. Biz gaza basıyoruz, onlar gaza basıyor... Bize sinyal veriyorlar, biz de onlara... Yan şerite geçip bağırmaya başladılar... İngilizceden ve Amerikadan bamya kadar anladığımız zamanlar! Motorcu amcalar baya baya bağırıyorlar bize... Biz neye bulaştığımızı anlamadan daha da gaza bastık... Bizimle oyun eğliyorlar sandık, ne bilelim... Bir noktada motorlunun biri önümüzü kesti - biz de çaresiz durdurduk arabayı... Adam sinirli sinirli gelip başladı anlamadığımız bir şeyler zırvalamaya... Arabayı süren arkadaşın, gözleri büyümüş bir şekilde motorcuya baktığını hatırlıyorum. Sorry morry dedi, ardından alerjili kıza döndü. 

Kızın motorcudan anladığı: "Bizim hayatımızla niye oynuyorsunuz. Kesinlikle arabayı bu şekilde kullanmayın. Arabanın patlama olasılığı var...". 

Bunu idrak etmemizle arabayı durdurmamız bir oldu. Olduğu gibi bırakıp arabayı, diğer arkadaşların çalıştığı otele koştuk. Arabanın olası patlamasından olduğunca uzaklaşmaya çalışıyoruz, olur patlar da kendimizi havada bulmayalım diye... Oteldeki arkadaşlar bir taraftan alerjili arkadaşa yardım ediyorlar elleri için (yine sütlü leğen), diğer taraftan bizi dinliyorlar araba ile anlamadığımız detayları anlatmamız için. Korka korka arabanın yanına barda tanıştığımız bir Amerikalı ile geliyoruz. Açıkçası arabayı görmeden önce, korkudan, arabanın patlamış olabileceği bir senaryo yazıyor kafam. Amerikalı egzos borusunun yerinden oynadığını, bütün dramanın bundan kaynaklandığını anlatıyor, boruyu eliyle koparıyor, ve çöpe fırlatıyor. Aynı anda dönüp olayı bize abzürt bir şekilde çeviren alerjili arkadaşa pis pis ve manidar bir şekilde bakıyoruz... Kız hiçbir şey olmamış gibi soğuk bir şekilde "eczaneye gidelim hadi" diyor. 

10 kişi o arabayı, Amerikadan geri dönene kadar egzoz borusu eksik kullandı. Amerikadan son ayrılan 10 ortaktan biri arabayı satamayıp otelde çalışan baş aşçıya verdi - vermiş - bize söylenen bu...

Arkadaş artık biber almadan önce eline, ne çeşit olduğunu iki defa soruyor.

Arabayı kullanan da bendim...

Macera dolu Amerika... 


Yorumlar

Popüler Yayınlar