Saat Olmuş 1 PM
Çok zıkıldıııııııım...
Yine günün ortası, yapılacak şeyler olmasına var, fakat çok da mühim olmadıklarından, ve nerden baksan 7 gün, bilemedin, 1 ay, hiç bilemedin 3 ay erteleyebileceğimden, o şeyler hep yapılacak olarak kalıyorlar.
Galiba ofis işleri bana göre değilmiş. Yahu bu yüzden öğretmenlik seçtim ya, sınıfa girip bir şeyler anlatayım, matematik konusunda sıkıntı yaşayanlara caka satayım diye. Öğretmenlik yaptığım seneler öğretmenler odasında boş boş oturmayı da sevmezdim, hatta dersi boş olan öğretmen oldu mu, heleki tanıdığım bir grupsa, koşa koşa ders doldurmaya giderdim. Matematiğe olan aşkımdan değil, çocuklarla vampir oynardım : ) Hatta bu vampir okulda baya bir yayılmıştı... Başka bir sınıfta da sayı oyununu öğretmiştim. İşte aklında 4 haneli bir sayı tutuyorsun, ya da bir kağıda yazıyorsun, sonra karşıdaki de aynısını yazıyor. İpuçlarına bağlı tahminlerle kim daha hızlı tutulan sayıyı bulursa kazanıyor. Sözel sınıflarda 3 haneli oynatırdım bunu : ) Bir de aynı rakam kullanmamalarını falan söylerdim, olasılıkları azaltabilmek için... İpuçları da şöyle. Misal ki 1234 diye bir sayı tutmuşum, karşı taraf tamamen rastgele bir tahminle başlıyor: 4538. Bu tahmini ben kendi tuttuğum sayıyla karşılaştırıp, ipucunu veriyorum: +1-1. Verilen tahmine bu ipucu söyleniyor. İpucu, tahminde bulunan kişinin tahminindeki bir rakamın yerinin doğru olduğunu (+1), başka bir rakamın ise yerinin tutmadığını (-1) söylüyor.
Şimdi ben bunu niye yazdım? Ne bilim belki biriniz benim gibi bir vakit çok sıkılır ve yanınızda biri olursa bu oyunu oynamak istersiniz diye... Çeşit olsun...
Böyle sıkıntılı anlarda bunun gibi oyunları oynuyorum. Geçende de Şikagoda zorla kelime oyunu oynadık zaman geçsin diye: Maksat kafa çalışsın : ) Çiçek isimlerinden girdin hayvanlardan çıktık... Veee peygamber çiçeği diye bir bitki vardır dedim, varmış gerçekten. Açık arazi at atabildiğin kadar...
Bunların hepsi procrastination... Sabahtan beri bir paragraf yazdım, ve artık yazasım da kalmadı. Yahu hala kısa yazmaya başarabilmiş değilim: önceden belirlediğim outline'a göre yazıyordum. Sonuçlara gelince durmak zorunda kaldım, çünkü daha sonuçları yazmadan zaten 7000 kelime olmuş, ki konferans için limit 2000. Ben şimdi bunu nasıl kırpacağım: kıyamaaaaaam...
Yazdığım yazının giriş kısmı da beni sinir etmekte... Aylardır konuştuğumuz ve tartıştığımız, bu makalenin literatürde bir dayanağının olmaması durumu, belki de bir gerçek. Her ne kadar bundan kaçmaya çalışmış olsam da, sayfalar boyunca kelime salatası yaparak bir şeyler zırvalasam da, bundan kaçamıyorum. Yaptığım analiz ve bulgular matematik argüman üzerine, fakat girişte bunun yerine öğretmenlerin aritmetik bilgisi ve toplama işlemi anlama yetenekleri üzerine dolanmış durmuşum. Hadi şimdi çık işin içinden....
Neyse ben geri döneyim. Bir yolu bulunur elbet... Benim geneldeki sıkıntım bu makale yazarken. Bir şeye başlarken çok ilgi çekici ve mantıklı görünğyor, sonrasında nedense bütün çarpıcılığı yok oluyor... Tanrı düşünürleri korusun...
Yine günün ortası, yapılacak şeyler olmasına var, fakat çok da mühim olmadıklarından, ve nerden baksan 7 gün, bilemedin, 1 ay, hiç bilemedin 3 ay erteleyebileceğimden, o şeyler hep yapılacak olarak kalıyorlar.
Galiba ofis işleri bana göre değilmiş. Yahu bu yüzden öğretmenlik seçtim ya, sınıfa girip bir şeyler anlatayım, matematik konusunda sıkıntı yaşayanlara caka satayım diye. Öğretmenlik yaptığım seneler öğretmenler odasında boş boş oturmayı da sevmezdim, hatta dersi boş olan öğretmen oldu mu, heleki tanıdığım bir grupsa, koşa koşa ders doldurmaya giderdim. Matematiğe olan aşkımdan değil, çocuklarla vampir oynardım : ) Hatta bu vampir okulda baya bir yayılmıştı... Başka bir sınıfta da sayı oyununu öğretmiştim. İşte aklında 4 haneli bir sayı tutuyorsun, ya da bir kağıda yazıyorsun, sonra karşıdaki de aynısını yazıyor. İpuçlarına bağlı tahminlerle kim daha hızlı tutulan sayıyı bulursa kazanıyor. Sözel sınıflarda 3 haneli oynatırdım bunu : ) Bir de aynı rakam kullanmamalarını falan söylerdim, olasılıkları azaltabilmek için... İpuçları da şöyle. Misal ki 1234 diye bir sayı tutmuşum, karşı taraf tamamen rastgele bir tahminle başlıyor: 4538. Bu tahmini ben kendi tuttuğum sayıyla karşılaştırıp, ipucunu veriyorum: +1-1. Verilen tahmine bu ipucu söyleniyor. İpucu, tahminde bulunan kişinin tahminindeki bir rakamın yerinin doğru olduğunu (+1), başka bir rakamın ise yerinin tutmadığını (-1) söylüyor.
Şimdi ben bunu niye yazdım? Ne bilim belki biriniz benim gibi bir vakit çok sıkılır ve yanınızda biri olursa bu oyunu oynamak istersiniz diye... Çeşit olsun...
Böyle sıkıntılı anlarda bunun gibi oyunları oynuyorum. Geçende de Şikagoda zorla kelime oyunu oynadık zaman geçsin diye: Maksat kafa çalışsın : ) Çiçek isimlerinden girdin hayvanlardan çıktık... Veee peygamber çiçeği diye bir bitki vardır dedim, varmış gerçekten. Açık arazi at atabildiğin kadar...
Bunların hepsi procrastination... Sabahtan beri bir paragraf yazdım, ve artık yazasım da kalmadı. Yahu hala kısa yazmaya başarabilmiş değilim: önceden belirlediğim outline'a göre yazıyordum. Sonuçlara gelince durmak zorunda kaldım, çünkü daha sonuçları yazmadan zaten 7000 kelime olmuş, ki konferans için limit 2000. Ben şimdi bunu nasıl kırpacağım: kıyamaaaaaam...
Yazdığım yazının giriş kısmı da beni sinir etmekte... Aylardır konuştuğumuz ve tartıştığımız, bu makalenin literatürde bir dayanağının olmaması durumu, belki de bir gerçek. Her ne kadar bundan kaçmaya çalışmış olsam da, sayfalar boyunca kelime salatası yaparak bir şeyler zırvalasam da, bundan kaçamıyorum. Yaptığım analiz ve bulgular matematik argüman üzerine, fakat girişte bunun yerine öğretmenlerin aritmetik bilgisi ve toplama işlemi anlama yetenekleri üzerine dolanmış durmuşum. Hadi şimdi çık işin içinden....
Neyse ben geri döneyim. Bir yolu bulunur elbet... Benim geneldeki sıkıntım bu makale yazarken. Bir şeye başlarken çok ilgi çekici ve mantıklı görünğyor, sonrasında nedense bütün çarpıcılığı yok oluyor... Tanrı düşünürleri korusun...
Yorumlar
Yorum Gönder