Akıntıya Bırakanlar

Bir tür homo sapiens olan "akıntıya bırakanlar" cinsi kendilerini akıntıya bırakmayı hayat şekli seçmişlerdir. Uzun gözlemlerim neticesinde bu cins hakkındaki buluntularım şunlardır. Lütfen kayda geçsin:

- Bunlar kendilerini akıntıya bırakırlar. Nehir ne tarafa giderse o tarafa doğru yol almayı amaç edinmişlerdir.
- Akıntıda tek kişilik botlarda otururlar. Yani başka bir deyişle, iki kişilik toplumlara inançları olsa da bunların, bu dedikleri hep sözde kalır. Çünkü botları tek kişiliktir ve botlarında ikinci kişiye yer yoktur.
- Botlarından dolayı mıdır nedir, sadece kendilerine güvenirler ve hafif güvenebilecekleri insanlara da bunu belletmeye çalışırlar. "Hayatta kendinden başka kimseye güvenme" der dururlar.
- Yakın gibi davranırlar, ama hep bir uzaklık vardır arada. Belki de tek kişilik botta hareket halinde olduğundandır bu durum.
- Duygular sentetiktir, samimiyetten uzaktır, öğrenilmiştir. Başka bir deyişle, hisler sorulduğunda, bir kitaptan ezberlenmiş kelimeler ve cümlelerle gelirler.
 - Yalan söyleme konusunda uzmanlaşmışlardır, sadece tutarsızlıkları farkeden insanlar bunları anlayıp yalan söylediklerini kavrayabilirler [anlayabilmek = kavrayabilmek]. Diğerlerinin ya umurlarında değildir, ya da onlara bu kadar açık davranmazlar...
- Gerçi tutarsızlıkları farkeden insanlar da gerçeğin ya da doğrunun hangisi olduğunu bilemezler. Yani bir şu ve şu değil vardır, ama şu mudur doğru olan, yoksa şu değil midir doğru olan, bilemezler. Debelenip yuvarlana yuvarlana, akıntının ters istikametine giderken bulurlar kendilerini.
- Plan yapmazlar çünkü planlar hüsrana tek taraflı gidiş biletidir. Ya da planları sadece kendilerini içerir: yürürler, dururlar, yerler, içerler, hareket ederler, düşünürler, bakarlar, sever gibi yaparlar, ama hiç bilemezsin severler mi sevmezler mi...
- Ama insanlardır bunlarda... Böyle olmaya bir şeyler zorlamıştır kesin. Anlamak lazım. Belki de öteki türlü olanlardan, yani akıntıya bırakmak istemeyenlerden, akıntıya karşı gelenlerden daha uzun yaşayacaklardır.

Ben hızlı yaşayıp geç ölme taraftarıyım. Sözüm başkasına değil kendime - ki bunda içtiğim vanilyalı alkolün de etkisi vardır. Vanilya da alkollüymüş, artık içtiğim içeceğin alkol oranını siz tasavvur edin. Hızlı yaşa genç öl sözüne yakınını, bir arkadaş beni karar almada hızlandırmak amaçlı kullanmıştı cümle içerisinde: En fazla ölürsüm :) Daha fazla ne olacak ki...

Kapanışı bir soru ile yapalım: Aşka minnet mi yakışır yoksa minnetten uzak durmak mı? İşte bunu uzun uzun düşünmeli...

Hadii bakim...
Sevgi emektir...
Her şeye rağmen bazen akıntıya bırakanları severiz, ya da akıntıya tek botla girip, başka bir bota yanaşırız. Bu da sevgi işte...

Yorumlar

Popüler Yayınlar