Beni Anlamadın Ya

"Hayatımı roman olarak yazmaya karar verdim!"

- Yavaşla yavaşla! Çek kenara!
- Ne oldu memur bey?
- Seyir halindeyken bir şeyler attığınızı gördük.
- Niye yasak mı?
- Hayır herkes atar da siz çok atıyorsunuz! Daha bilinçli olmak lazım seyir halindeyken.
- Tamam memur bey. Bir daha atmam. Bana sıra gelene kadar araya televizyonda paparazzilerin baş tacı olabileceği boş beleş ne kadar şu bu o varsa, onları sıkıştırırsınız. Kesin onlar benden önce atarlar böyle böyle... Onların hayatlarından daha güzel roman olur.

Yaşamak dururken neyi niye yazayım ki? Hem Oğuz Atay'a bir selam çakmak farz olmuştur buradan. Adam demiş denmesi gerekeni: "Hayatı gerçekten roman olanların roman yazdığı görülmemiştir." Vazgeçtim!

Bir roman yazasım var yine de: Kitap kahramanları: Deniz ile Derya... Hikaye gereği Deniz Derya'ya hayatını anlatıyor sırf Derya onu anlasın diye... Deniz tabiyatı gereği heyecanlı heyecanlı anlatıyor, bazen de uzatıyor hikayeyi... E Derya'nın the big picture'ı öğrenebilmesi için, noktasına virgülüne varıncaya kadar case namına ne varsa anlatıyor Deniz; aman ki bir şey eksik kalmasın... Deniz varsayıyor ki Derya Deniz'i anlar... Zaten hata da buradan başlıyor. Matematiksel olarak bir şeyi ispatlarken bazı varsayımlarla başlarsın ya (assume p is true, where p is "Derya Deniz'i anlar"). Sonra bu varsayıma göre ispat tıkır tıkır işler ve istenilen şeyi de ispatlamış olursun. İşte Deniz yanlış şeyleri varsaydığından, ispatı elinde patlıyor.

Derya Deniz'i dinliyor gibi yapıyor, biraz sıkılınca da Deniz'in Forward tuşuna basıyor. Deniz böylelikle fıtı fıtı şeklinde konuşmaya başlıyor... Sonunda Derya Deniz'e bakıp onu anlayamayacağını, anlamasının imkansız olduğunu, anlattıklarından bir roman yazması gerektiğini, bazı bölümlerde de biyolojiye girse iyi olacağını söylüyor. Deniz aşk diye adlandırmayı düşündüğü bölümü biyoloji diye değiştirmesi gerektiğine karar kılıyor içi cız ede ede. Roman yazma fikri cezbedici geliyor; ve "Bir roman yazasım var yinede" diyor. Kitabının kahramanları: Güneş ile Güney... Hikaye gereği... [Loop]
[Break]

Derya/Güney/... o romanı okurken de anlayamadıktan sonra, Deniz/Güneş/... roman yazsa ne değişir, yazmasa ne değişir. Gerçi yazarın anlaşılmak gibi bir gayesi ne kadar olmalı o da tartışılır. Deniz'in Derya'dan bir miktar empati beklemesi fazla değil de, roman yazarının roman okuyucusundan empati beklemesi bir miktar yersiz. Zaten sanat sanat içindir - hem ben soyunurum da... (Bunu yazarken de gayet... Neyse...)

Yeni yılınız kutlu olsun efenim. Nerde eski 'yeni yıllar'. Amerikan kültüründen televizyon sayesinde etkilenmiş olacağız ki, çocukken yılbaşında kuzenimle kardeşim kendi çaplarında saksıda ağaca benzeyen bir bitkiyi (bonzai değil) süslerlerdi. Annem nedense tavuk doldururdu yılda bir kere - belki o da hindi geleneğine özeniyordu... Çerez, tombala ve televizyon karşısında kendi çapımızdaki samimi eğlenmelerimiz belli başlı aktivitelerdi. Çocukken samimisindir, kaçarın yok. Tek amacımız gece 12ye kadar uyanık kalabilmekti, sanırım ergenliğe girene kadar bunu başaramamıştık... Şimdilerde sabahı sabah ediyoruz ama mutlu etmiyor bee :)

Bu arada gördüğüm rüya gerçekleşmiş. İnanmıyorsanız Aralıktaki 2. ve son entrylerime bakabilirsiniz. Geleceği görebilen gözlerimden korkar oldum...

Son olarak da Kayahandan gelsin:
Beni anlamadın ya!


Yorumlar

Popüler Yayınlar