Sen Hiç Sabunlu Tost Yedin Mi?
Uzun zaman olmuş yazmayalı. Öğrenci olmak zordur, bilen bilir. Kışı bitirdik bu arada, ama ilkbahar inat ediyor sanki. Kuşlar ötüşleri gerek kapımın önünde, ama sadece arabamı pisletmeyi biliyorlar, hem de yıkadıktan bir gün sonra. Güneş doğacağına fırtına cıkıyor, ağaçlar köklerinden sökülüp kendilerini yolun üstündeki arabalara atıyorlar. Düşündüm de, kuşlar siz pisletmeye devam edin canlarım. Bir da fırtına sonrası yağmur: komşunun çayı ocakta kalıyor da, gece yarısı o yagmurda çıkıp yağmurun tadını çıkarabiliyorum çakan şimşekler eşliğinde. Ayaklarım çamur, ellerim ıslak ama eğlenceli bee. Yani bahar gecikebilir.
Bahar deyince aklıma Adana ve gitmeyen bahar geldi. Adanada kış çok hafif geçerdi biz çocukken. Yağmur yağsa da ertesi gün güneş açar, ayağımızdaki çamurları da dert etmezdik, yani biz dert etmezdik. Bu güneşli günlerden birinde annem ekmek almaya göndermişti. Küçükken bir eğlence olarak görünen bu bakkala gidişler, bakıp bakıp kalışlar, büyüyünce yük haline geldi. Ama o gün hala eğlenceydi ekmek almak. Zaten bir seremoni gibiydi: sabah 7de kalk, iki saat çizgi film izle, sonra ekmek almaya git. Annem o sabah tost yaptı, ama doğradığı peynir, tezgaz üzerindeki sabuna çok yakınlaşmış olmalı ki annem bu sabunu peynir sanıp ekmeğin birine koyup tostlamış. Tabii bunu ben ya da annem değil, zavallı kardeşim yerken öğrendi. Kardeşim sabun müptelası oldu, iki ay yoğun tedavi sayesinde bıraktı ama. Şimdi iyi...
Kahvaltıdan sonra annem bizi yeni açılan dinazorlu parka götürmüştü. Ama öğrendik ki park yeni açılmamış, açılmamış, yani henüz açılmamış. Gerek dinazora gerek zürafaya baka baka geri dönmüştük annemin park çalışanlarına olan bütün ısrarlarına rağmen. O zamanlar dinazorlu parklar çok modaydı. Şehirde sadece bir dinazorlu park vardı, o da şehrin öteki tarafında. Yani evin önüne bir dinazorlu park açılacak olması çok büyük olaydı. Çok üzülmüştüm. Sonraki günler annemin gözlemleri sonucu o park listemizden silinmişti. Parkta takılan çocuklar ahlaki gelişimime zararlı olacağı kanaatına varmıştı. Acaba o çocuklarla takılmış olsaydım nasıl olurdum şimdi? Kimbilir... Annem hep pimpirikli ve temkinliydi böyle. Normal standardlarda sokak arasında sürülmez mi bisiklet. Ben damda sürüyordum kuzenlerimle, sokak arasında arabalar tarafından tepelenmeyeyim diye. Bizimkilerin bu kararında evin önünde bir arabanın bisikletliyi tepeleyip çocuğun komaya girmiş olması da etkili olabilir. Sanırım bizimkiler için damdan düşmem daha üstesinden gelinebilecek bir kazaydı.
Kahvaltıdan sonra annem bizi yeni açılan dinazorlu parka götürmüştü. Ama öğrendik ki park yeni açılmamış, açılmamış, yani henüz açılmamış. Gerek dinazora gerek zürafaya baka baka geri dönmüştük annemin park çalışanlarına olan bütün ısrarlarına rağmen. O zamanlar dinazorlu parklar çok modaydı. Şehirde sadece bir dinazorlu park vardı, o da şehrin öteki tarafında. Yani evin önüne bir dinazorlu park açılacak olması çok büyük olaydı. Çok üzülmüştüm. Sonraki günler annemin gözlemleri sonucu o park listemizden silinmişti. Parkta takılan çocuklar ahlaki gelişimime zararlı olacağı kanaatına varmıştı. Acaba o çocuklarla takılmış olsaydım nasıl olurdum şimdi? Kimbilir... Annem hep pimpirikli ve temkinliydi böyle. Normal standardlarda sokak arasında sürülmez mi bisiklet. Ben damda sürüyordum kuzenlerimle, sokak arasında arabalar tarafından tepelenmeyeyim diye. Bizimkilerin bu kararında evin önünde bir arabanın bisikletliyi tepeleyip çocuğun komaya girmiş olması da etkili olabilir. Sanırım bizimkiler için damdan düşmem daha üstesinden gelinebilecek bir kazaydı.
Bütün bu komediyi özlüyorum şimdi. Masanın üstünde kurumuş ekmek kırıntıları işte... Biz dinazorlu parktan uzaktık belki, belki sokak çocukları ağzımı bozardı, ama o zamanlar güneş sanki bir başka doğardı bee...
Yorumlar
Yorum Gönder