Kızıl Sonja'nın Vedası

Sanırım bu kafada, bu rahatlıkta olamasaydım yazamazdım bu kırıntıyı. Ama yazmam gerekenlerin başında gelir. Beni kendime dönmemi sağlamış anılardan biri işte. Geri dönmek isteyip de dönemeyenlerden biri için yazılacak olan bir kırıntı bu, içinde birçok duyguyu barındıran. Keşke toz pembe olsaydı bu kırıntının rengi, ve tadı şeker kıvamında. Ama üzüntüsüz olsaydı bütün hayat, mutlu anlarımızı değersiz kılmaz mıydı? İşte bu yüzden böyle anıları da yazmalı bazen.



Sabah 7 gibi İstanbuldaki evimde telefonum çalıyor bir cumartesi. Telefonun diğer ucunda annem, Adana'ya dönsem iyi olacağını söylüyor. Zaten bu yetiyor bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamama. Annem konuşmaya devam edemiyor ve kardeşim alıyor telefonu. Kuzenimin, Kızıl Sonja'nın, durumunun pek de iyi olmadığını söylüyor. Sözü bitiyor ama biliyorum bu cümlede bir eksiklik, bir yanlışlık var. Kızıl Sonja'nın aslında var olmadığını biliyorum o anda, ama ne bu anladığımı anlatabiliyorum kardeşime, ne de kardeşim gerçeği anlatabiliyor bana. Bilgisayarımı açıp en erken saate uçak bileti alıp havaalanına gidiyorum.


Kızıl Sonja benim en büyük teyzemin en büyük kızıydı. Kızıl Sonja'ydı çünkü saçlarını kızıla boyamayı çok severdi, ona kızıl ayrı bir yakışırdı ayrıca. Annemin bizi teyzemlere götürdüğünü hatırlarım küçük yaşlarda. Kızıl Sonjanın ve kardeşinin ingilizce kitaplarını boyardık. Ali Göde vardı az ötede hamburger ve şalgam sipariş ettiğimiz. Yazları karataşa gittiklerinde bizi de götürürlerdi bir iki haftalığına. Onlara göre biz çocuktuk belki zamanlarının geçtiği, onlarsa bize hep boyumuzun yetişmesinin mümkün olmadığı devdiler. İşte böyle... Ben çocukken etrafımda sıkça gördüğüm insanlardan biriydi Kızıl Sonja. Sonra ben büyüdüm, boyum geçti her ikisinide. İstanbulda üniversitedeyken Adana'dan arayan tek tük akrabalarımdan biriydi. Ama hep o arardı, ben onu aramazdım... Keşke arasaydım diyorum şimdi...


Öğleden sonra Adanaya indi uçağım. Bir saat boyunca boş boş baktım uçağın penceresinden. Söylenmese de anlamıştım olanları, ama aklımın anladığını kalbim anlamamıştı sanki. Boşluk denizinde yüzmek... Babam aldı beni havaalanından, yanında da kardeşim ve başka bir kuzenim. Teyzemlerin evine geldik... Sanki yıllardır orada değilmişim gibiydi. İnsanlar olanları anlatıp durdular... Hastanede herkes yanındaymış. Giderken bile iyi olacağını belirtmeye çalışmış gözlerinde... En çok son yolculuğunda yanında olmadığıma üzüldüm sanırım... Orada olmayınca sanki benim için ölmemiş gibiydi. İçerdeki odalardan birinden çıkıp gelecek sandim... O gün hiç ağlamadım... Bütün herkes bir gün önce üzüntülerini bıraktılar da ben bırakamadım, içimde kaldı bir yerlerde sanki. Fakat insanın kafasına dank ediyor toprağı görünce üstünde. Kızıl Sonja gitmiş, teyzemin çizgi film kahramanı gitmiş...


Üstünden 4 sene geçti, hala o gün bırakamadığım üzüntümü taksit taksit bırakıyorum sanki her ay. Ama seni hatırlamak güzel, üzülerek bile olsa. İnadına, aklımda belirdiğinde gülüyorum 32 dişimle gözlerim nemlense bile. 

Olanla ölene çare yok derler yaa, sanki ölene daha çok çare yok gibi...

Yorumlar

Popüler Yayınlar