35 Yaş Bunalımı
Dikkat: az miktar depresyon içerir!
En son entry'min üzerinden yaklaşık 3 ay geçmiş. [So what?]
Amerikadaki göçmen statüm hala bir muamma - seneye hala burada olurum sanki ama statüm ne olur bilinmez.
Gelecek senede nerede olacağımı kestirir gibi oldum. İşim postada kaybolmazsa bir kağıt parçasına bağlı. Hala bekliyorum.
35 yaşına adım adım yaklaşırken, hayatımın hala doğru düzgün şekillenmemesi normal midir acaba? Bunalımda değilim ama giderek artan tembelliğime ve bireyselliğe alışıyor olmam ürkütücü. Belki de kıştandır, bunun yaşla bir ilgisi yoktur.
Belki benim de bir "new year resolution"ım olması lazım. Tam geçiş aşamasında bir dönem geçirdiğim için hiçbir şeyi sahiplenemiyorum, bu yüzden de her şey bir ertelemeden geçiyor. Ne şehir (Milwaukee) beni bağlıyor ne de insanlar... Geçen seferki hüznüm de yok. Bilinmeyen bir sebeble "bitse de gitsek" diyorum.
Orta yaş bunalımı mı bu acaba? Geleceğe olan umarsızlığımdan içime çöreklenen bir sıkıntı, bir endişe. Sanki çok erken yaşlanmışım, sanki hiç düzgün hesap yapmadan harcamışım zamanımı, ve şimdi boşluğa doğru adım adım yüzüyorum. Yıllar öncesinin hesapları, sevgileri, hevesleri, hepsi rafa kaldırılmış eski tozlu kitaplar gibi uzanıyor karşımda. Ve onlar da çok boşlar - bütün renklerim griye çalıyor ve ben hiçbir şey yapmıyorum gibi.
Bu hislerim bir ilk değilmiş. Daha önceden de hissetmişim fakat o zaman başka bir şeye bağlamışım bu hissi: gerçek aşk, iplerini koparma, bireysellik, falan filan mezarlığında birkaç kemik işte...
Aynı hissi yeniden yaşayınca, sebeb bulduğun her şeyin mazeret olduğunu anladığın gibi gerçek sebebin "ben bizzat kendim" olduğu dank ediyor beynime. Sonuçta o zamanda da bu zamanda da tek bir sabit var: o da ben!
Gerçi bu bende hep olan bir deneyim: Coğrafyalar insanlar zamanlar değişiyor ama bir biz kalıyoruz aynı günün sonunda. Sonuçta kendimizden başka yanımızda taşıyacağımız bir canlımız yok genellikle. Zamanla biz de değişiyoruzdur; ama gün be gün değiştiğimizi bizim farketmemiz zor. Hatta kendi kafamda oluşturduğum başka bir teori de insanın sosyal çevresi ile alakalı. Ergenlik sırasında oluşturduğumuz sosyal çevremizi bütün zenginliği ile yeni yerlere geçişte yeni kişilerle yeniden konumlandırıyoruz. Kendimizce önem arz ettiğimiz insanları bilmeden yanımızda taşıyoruz. Yani her seferinde kişiler yeni isimlerle fakat aynı amaç uğruna karşımıza çıkıyor. Birilerini çok seviyoruz yine, birileriyle gelecek düşünüyoruz, birileriyle ukalalıklarına rağmen arkadaş oluyoruz ve biliyoruz bir gün hayatımızdan sonsuza dek çıkacaklar, birileri de sever bizi be...
Neyse:
New Year Resolution (Yarın 3. Aya girerken bu ne New Year Resolution'ı)
Hisseli Harikalar Dünyasından Çıkış
En son entry'min üzerinden yaklaşık 3 ay geçmiş. [So what?]
Türkiye'ye gittim kış tatilinde - Türkiyedeki geçirdiğim zaman hayatımda bazı değişiklikleri de getirdi. Onun dışında da bir değişiklik yok gibi...
Bu sene daha önce hiç olmadığı kadar zamanım uçakta geçti: öyleki türbülansa bağışıklık kazandım.
Bu sene daha önce hiç olmadığı kadar zamanım uçakta geçti: öyleki türbülansa bağışıklık kazandım.
Amerikadaki göçmen statüm hala bir muamma - seneye hala burada olurum sanki ama statüm ne olur bilinmez.
Gelecek senede nerede olacağımı kestirir gibi oldum. İşim postada kaybolmazsa bir kağıt parçasına bağlı. Hala bekliyorum.
35 yaşına adım adım yaklaşırken, hayatımın hala doğru düzgün şekillenmemesi normal midir acaba? Bunalımda değilim ama giderek artan tembelliğime ve bireyselliğe alışıyor olmam ürkütücü. Belki de kıştandır, bunun yaşla bir ilgisi yoktur.
Belki benim de bir "new year resolution"ım olması lazım. Tam geçiş aşamasında bir dönem geçirdiğim için hiçbir şeyi sahiplenemiyorum, bu yüzden de her şey bir ertelemeden geçiyor. Ne şehir (Milwaukee) beni bağlıyor ne de insanlar... Geçen seferki hüznüm de yok. Bilinmeyen bir sebeble "bitse de gitsek" diyorum.
Orta yaş bunalımı mı bu acaba? Geleceğe olan umarsızlığımdan içime çöreklenen bir sıkıntı, bir endişe. Sanki çok erken yaşlanmışım, sanki hiç düzgün hesap yapmadan harcamışım zamanımı, ve şimdi boşluğa doğru adım adım yüzüyorum. Yıllar öncesinin hesapları, sevgileri, hevesleri, hepsi rafa kaldırılmış eski tozlu kitaplar gibi uzanıyor karşımda. Ve onlar da çok boşlar - bütün renklerim griye çalıyor ve ben hiçbir şey yapmıyorum gibi.
Bu hislerim bir ilk değilmiş. Daha önceden de hissetmişim fakat o zaman başka bir şeye bağlamışım bu hissi: gerçek aşk, iplerini koparma, bireysellik, falan filan mezarlığında birkaç kemik işte...
Aynı hissi yeniden yaşayınca, sebeb bulduğun her şeyin mazeret olduğunu anladığın gibi gerçek sebebin "ben bizzat kendim" olduğu dank ediyor beynime. Sonuçta o zamanda da bu zamanda da tek bir sabit var: o da ben!
Gerçi bu bende hep olan bir deneyim: Coğrafyalar insanlar zamanlar değişiyor ama bir biz kalıyoruz aynı günün sonunda. Sonuçta kendimizden başka yanımızda taşıyacağımız bir canlımız yok genellikle. Zamanla biz de değişiyoruzdur; ama gün be gün değiştiğimizi bizim farketmemiz zor. Hatta kendi kafamda oluşturduğum başka bir teori de insanın sosyal çevresi ile alakalı. Ergenlik sırasında oluşturduğumuz sosyal çevremizi bütün zenginliği ile yeni yerlere geçişte yeni kişilerle yeniden konumlandırıyoruz. Kendimizce önem arz ettiğimiz insanları bilmeden yanımızda taşıyoruz. Yani her seferinde kişiler yeni isimlerle fakat aynı amaç uğruna karşımıza çıkıyor. Birilerini çok seviyoruz yine, birileriyle gelecek düşünüyoruz, birileriyle ukalalıklarına rağmen arkadaş oluyoruz ve biliyoruz bir gün hayatımızdan sonsuza dek çıkacaklar, birileri de sever bizi be...
Neyse:
New Year Resolution (Yarın 3. Aya girerken bu ne New Year Resolution'ı)
- Sağlıklı beslenme (Yapar gibi değil de alışkanlık haline getirir gibi) - zorluk derecesi (şahsıma çok zor)
- Düzenli Spor (Yapar gibi değil de alışkanlık haline getirir gibi) - zorluk derecesi (zor)
- Varolan bazı gereksiz alışkanlıklardan kurtulma (anladın sen onu) - zorluk derecesi (şahsıma çok zor)
- Klarinet Çalmayı Öğrenme - zorluk derecesi (konu başlamadan çok devam ettirmede, yani uzun vadede zor)
- Yazarken sıkıldım yahu... (Son maddeye daha sığdıracağım hobiler [dans] ya da öğrenmek isteyeceğim şeyler [ski] var ama geçmişe bakınca yıllardır yapmak isteyip de yapamadığım şeyler karşımda çığ gibi büyüdüğünü farkediyorum).
Kişisel gelişim ve kendimi bir şekle sokma çabam! Takvimlerden haberim yok geçiyor yıllar, fakat ben "ona buna şuna" takılıp kalmışım. Belki de şu dünyayı kilolulardan oluşan boş beleş tembel komitesi kurtaracak. Kurtaramasalar da bu dünyanın altında kalırken son fotografım elimde bir şekerpare ile çekilsin.
Hisseli Harikalar Dünyasına Geçiş
Arkadaşım, sana bir şey diyeceğim izin verirsen. Hani demişim ya ellerimden sevgilerimi çaldılar, azar azar daha az bir melankoliğim, daha az alkoliğim, ne dudaklarımda kalmış ismin ne aklıma resmettiğim gözlerin, diye yukarıda. Acı mıdır ki "Yalandır o dediklerim" desem.
Arkadaşım, sana bir şey diyeceğim izin verirsen. Hani demişim ya ellerimden sevgilerimi çaldılar, azar azar daha az bir melankoliğim, daha az alkoliğim, ne dudaklarımda kalmış ismin ne aklıma resmettiğim gözlerin, diye yukarıda. Acı mıdır ki "Yalandır o dediklerim" desem.
Benim bir sırrım var arkadaşım, o sırrımı unutmak için kaç gece kaç gündüz yattım kalktım, bir sabah ezanla uyandım, öteki sabah kilise canlarıyla, hani bir köprü vardı, o köprünün altından çok sular akardı, belki bir kız o köprünün altında kaldı, ben sana sırrımı verdiğim gece seni de sırrım yapmışım. Aldığım her nefes, söylediğim bazı harflere seni işaretlemiş. Ben hatırlamasam sırrım seni bana hatırlatırmış. Üşütmüs müyüm, nasıl bir biyolojik hatadır bu.
Ben ne güzel gülüyordum, arkadaşım bana sevdiği kızı anlatıyordu, gülüyorduk gülüyorduk gülüyorduk, sonra oturduğumuz kafede A-team çaldı Ed Sheerandan. Bütün kafe yıkıldı gözlerimin önünde, arkadaşım yok oldu, ışıklar yok oldu, şehir yok oldu. Bir araba gidiyordu bir şehirden ötekine gözümün önünde, bir motorsiklet tam arkamda, ne kadar da mutlu çocuklar, direksiyonu tutan ellerim gözümdeki yaştan ıslak, mutluluktan ıslak. "Ne oldu niye ağlıyorsun?" diye sordu kafedeki arkadaşım, ve soruyla dünyamıza geri döndüm. Gözlerim yine ıslak...
Birden geldin aklıma
Yakıverdin ışıkları
Hayret ettim kalbime bazen mutluluktan
Beni sevmesen de görmesen de
Hayat sürerdi yine
Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar
Beni seçmesen de yok desen de
Güneş doğardı yine
Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar...
Hisseli Harikalar Dünyasından Çıkış
Yemişim New Year Resolution'ı - yıl sonunda ne kadarını başarmışım göreceğiz...
Bu arada 35 yaşına yaklaştığım şu günlerde Resolutiona "evlen" ve-veya "çocuk patlat" gibi şeyleri koymamış olmam da düşündürücü. Bari "evlen" alt başlığı için aday adayı bulmayı bir sıkıştırsaydım listeye. Benden adam olmaz...
Yorumlar
Yorum Gönder